’68 kuşağı liderlerinden, EMEP yöneticisi Mustafa Yalçıner Evrensel’deki köşesinde “Muhalif ittifaklara ne oldu?” diye sordu. “Kısa günün kârı oy hesapları nelere kadir! Hiç uzun erimli düşünmek yok!” sözleriyle CHP’yi eleştiren Yalçıner, Emek ve Özgürlük İttifakı için ise şu ifadeleri kullandı: “Demokratik bir Türkiye’nin kurulmasını amaçlayan Emek ve Özgürlük İttifakı gibi bir ittifakın yerine CHP bir yana AKP ile de “Görüşme ve uzlaşma arama”nın geçirilmesi önerileri ülkenin demokratikleştirilmesini sadece zorlaştırır.”
Selahattin Demirtaş geçen günlerde yayımladığı mektupla siyasette üçüncü yol formülü önermiş, “DEM Parti hem AKP ile hem CHP ile görüşebilmeli” demişti.
Mustafa Yalçıner yazısında konuyla ilgili ayrıca şunları söyledi:
“Kimse çocuk değil. Tabii ki düşmanla da görüşülebilir. Yeter ki hedefi yakınlaştıracak olsun. Gericilerle uzlaşmalar da yapılamaz değildir. Yeter ki halkın mücadelesinin kolaylaşmasının ve ilerlemesinin hizmetinde olsun.”
İşte Mustafa Yalçıner’in o yazısı:
Muktedir ittifak durumundaki Cumhur İttifakı, maşallah sağlam ve berdevam.
Sadece Yeniden Refah’ın durumu sorun oluşturuyor. AKP ile şimdilik anlaşamadı ve medyanın şaşkın liberal muhalifleri sevinçle ellerini ovuşturuyor. Ancak bir yandan da “Sonunda anlaşırlar” diye hayıflanıyor. Tüm dertleri bu partinin “oy bölerek” özellikle İstanbul’da İmamoğlu’nun şansını artırması. Refah’ın AKP’den kopanların toplayıcısı olduğunu görmek istemedikleri gibi, radikal dinci görüş ve politikalarıyla bu partinin oluşturabileceği tehlikeyi de önemsemiyorlar. Varsa yoksa oy ve Refah’ın AKP-MHP oylarını bölme olasılığı.
Liberal muhalifler, İmamoğlu’nun inanır göründüğü partiler olmadan tabanda gerçekleşecek “İstanbul ittifakı”na da fazlasıyla bel bağlayarak, CHP’nin oyunu “böleceğini” düşündükleri Demirtaş’ın aday olmamasına seviniyor, ama DEM’in bir başka aday çıkarmasını hayırlı görüyorlar. Çünkü CHP ve İmamoğlu’nun eğer DEM ile ittifak yapsaydı “terörizmle işbirliği” suçlamasından çok çekeceğini ve bu nedenle seçimi kaybedeceğini öngörüyorlar. DEM ile ittifak yapmayınca kazanacakmış!
Kısa günün kârı oy hesapları nelere kadir! Hiç uzun erimli düşünmek yok! Şu bildiğimiz CHP, bildiğimiz program, strateji ve taktikleri ve eylemsizliğiyle kendi başına faşizmle başa çıkacak, öyle mi?
Cumhur İttifakı devam ederken muhalif ittifakların tümü çözülmüş görünüyor.
Millet İttifakından eser kalmadı. Akşener ve partisinin kendi bindiği dalı kesen tutumu bu ittifakın sonunu getirdi. Sol iddialı CHP ile verilen sarmaş dolaş görüntünün İyi Partiye gelecek bırakmadığı varsayımıyla bozulan ittifak herhalde bu partinin sonunu getirecek. O çekilince her biri 10’ar 15’er CHP vekilliği kapmış olan diğer sağ dinci milliyetçi partiler de devamını getirmeye cüret edemedi ve tümü kendi başına yürüyor. Takkeleri düşüp kelleri görünecek.
Sosyalist Güç Birliği de sürmüyor. Nerede anlaşıyor nerede anlaşamıyorlar, bir açıklama yok. Yerel seçimlerde işbirlikleri yapabileceğini söyleyen TKP örneğin ittifakı ise sürdürmüyor. Sol Parti de belirli yerlerde işbirlikleri olabilse bile seçimlere kendi listeleriyle gireceğini açıkladı.
Emek ve Özgürlük İttifakı ise, TİP’in ayrı listeyle ve HDP’nin de sadece kendi listesinden seçime katılmada ısrarıyla son genel seçimlerde yara almış, ittifak önemli ölçüde görünüşte kalmıştı. Bu, kendi adına ve ayrı yürümenin nedeni oldu, seçim olsun olmasın, seçimlerle sınırlı olmayan ittifak isteklerini zayıflattı. TİP’te zaten etkisiz olduğu söylenemeyecek olan seçimleri ve milletvekili sayısını aşırı önemseyen parlamentarist eğilim Emek ve Özgürlük İttifakının devamını önemsememe eğilimini güçlendirdi. DEM ise, Kılıçdaroğlu’nun karşılıksız desteklenmesi ve Emek ve Özgürlük İttifakında yaşanan sorunların aşılamamasından yola çıkarak, tabandan da yükselen eleştirilerin etkisiyle yerel seçimlere kendi adaylarıyla katılacağını ilan etti. Seçim işbirliği içerikli birkaç kimi ortak toplantıya katılsa bile ittifak fikrini geri plana attı ya da bundan en azından bir süre için tümden vazgeçti.
Oysa yoğunlaşan sömürü ve artan siyasal zorbalık koşullarında Kürt ve Türk işçi ve emekçileri açısından seçimlere katılımla sınırlandırılmamış ittifak ihtiyacı yaşamsal. İttifak ihtiyacının yerine şüphesiz her partinin çeşitli gerekçelerle açıklamaya çalışacağı kendi “özel” yollarından yürümesinin geçirilmesinin -nedeni ne olursa olsun- en büyük zararı emekçi halka vereceği su götürmez.
Hele başlıca demokratik bir Türkiye’nin kurulmasını amaçlayan Emek ve Özgürlük İttifakı gibi bir ittifakın yerine CHP bir yana AKP ile de “Görüşme ve uzlaşma arama”nın geçirilmesi önerileri ülkenin demokratikleştirilmesini sadece zorlaştırır.
Kimse çocuk değil. Tabii ki düşmanla da görüşülebilir. Yeter ki hedefi yakınlaştıracak olsun. Gericilerle uzlaşmalar da yapılamaz değildir. Yeter ki halkın mücadelesinin kolaylaşmasının ve ilerlemesinin hizmetinde olsun.
Erdoğan ve ittifakının teslim alma dışında görüşme ve uzlaşmalara kapalı olduğunu 2015 seçimlerine gelinen süreçte ve sonrasında, günümüze kadar durmaksızın kanıtlayageldiği koşullarda AKP ile görüşme ve uzlaşma arayış ve beklentisi halka ve mücadelesine ancak zarar verir.